Resimdeki Hayalet (Shutter) (2008) - Film Analizi


herkese selamlar bugün size sanırım izlemekten asla bıkmayacağım bir film ile geldim bu bir korku-gerilim filmi evet doğru izlemekten bıkmayacağın bir korku filmi ismi ise ''shutter'' film aslında bir tayland yapımı bir filmden uyarlama ben amerikan versiyonundan bahsedeceğim film hakkında bilgiler toplarken bile korkuyorum o derece korkutan bir film oldu harbiden'de aslına bakıldığında diğer korku filmleri gibi olmayıp farklı bir şekilde geren korkutan ender filmlerden biri. orijinalinini izlemedim onuda başka bir zaman izlemek istiyorum. konuya geçmek isterim filmin konusu fotoğrafçı ben ve eşi jane, moda çekimi için tokyo’ya giderler. bu çekim balaylarını kutlamak için de mükemmel bir fırsattır. fuji dağ yolunda ilerlerken arabaları yolun ortasında duran bir kadına çarpar, ancak kadından hiçbir iz yoktur. kazanın ve kızın ortadan kayboluşunun sarsıntısıyla ben ve jane tokyo’ya ulaşırlar. ben daha önce de japonya’da bulunmuş olmanın ve lisanı akıcı olarak kullanabilmenin verdiği rahatlıkla bu yeni büyüleyici fırsatı değerlendirmeye başlayacaktır. bu hevesle eski arkadaşları ile tekrar bağlantılar kurmaya başlar. ancak durum şehirle ilk defa tanışan jane için o kadar kolay değildir. ben pahalı bir fotoğraf çekimi sonrasında, fotoğraflarda insana benzeyen beyaz karaltılar görür. jane fotoğraflardaki bu beyaz karaltının yolun üzerindeki kıza ait olduğunu ve onu yol üzerinde ölüme terk ettikleri için intikam istediğini düşünecek ve zaten yabancı olduğu bu şehirde endişelerine bir yenisini ekleyecektir bunları yazarken bile tüylerimin ürperdiğini söyleyebilirim.


filmin orijinali tayland yapımı olmasına rağmen bu film amerikan versiyon olup japonya'da geçmektedir ve japon kültürüne dair referanslarla bezelidir. filmin tema müziklerini ise nathan barr yapmıştır. son olarak, filmin imdb.com puanı 5,2/10'dur. 


sevgi ve nefret arasındaki görünmez çizginin filmi. insanın sırtını kontrol edesini getiriyor. çok başarılı bir film ama bütünlüğü ve kurguyu sıkmadan koruyabiliyor. merak ettiriyor, bu kadar basit oyunculuklarla nasıl beceriyorsa... neyse, sahneleri birbirinden koparmadan anlatmak istediğini bazen direkt "gözünüze sokarak", bazen de alttan alttan klişelerle süsleyerek veriyor. garez'i ya da the ring'i izlediğinizi sanıyorsunuz bir süre sonra. ilginçtir; aşk, bağlılık, sevgi ve hapsolmuşluk hissini böylesi bir gerilim filminde hissedebileceğimi düşünmezdim bu yüzden beni aşırı etkiledi hafif bir psikolojik gerilimi hissetim sanırım bu hisleri nereye koyduğumu bulup, yeniden gözden geçirmem gerekecek. başlarda filmin üzerine kurulu olduğunu düşündüğüm o karmaşık nefret duygusunun, ne kadar da saf bir dürtüden ince bir zarla ayrıldığına şahit oldum. sırf son sahnesi için bile hakkında iyi şeyler söylenmeyi hak ediyor. ayrıca orijinalini izlemedim ama eminim ki daha iyidir. 

Yorumlar

Popüler Yayınlar